|
|
|
Çağlar boyunca, Yüce Allah'ın hak dini tebliğ etmekle görevlendirdiği mübarek peygamberler, gönderildikleri kavimlere Allah'ın varlığını ve birliğini anlatmış, emir ve yasaklarını bildirmiş, insanları ölümden sonra yeniden dirilecekleri ve yapıp ettiklerinden hesaba çekilecekleri güne karşı uyarmışlardır. Hiç şüphesiz Allah'ın vaadi haktır ve tüm insanlar öldükten sonra tekrar diriltileceklerdir.
Yeniden Dirilişe İman Etmek
İman etmeyen insanlar genellikle ölümden sonra insanların yeniden dirileceği gerçeğini kabul etmek istemezler. Ancak bu düşünceden kaçmanın hiçbir faydası yoktur. Çünkü tüm insanlar er veya geç ölecek, kıyamet günü, dünyada yaptıklarının hesabını vermek üzere Yüce Rabbimiz'in huzuruna çıkacaklardır. Ve o gün, sadece dünyada Allah'ın Kuran'da emrettiği şekilde yaşayanlar kurtuluş bulacaklardır. Hesap gününün ardından elbette ki Allah'ın sonsuz adaleti tecelli edecek, suçlular cezalandırılacak, güzel tavır gösteren, Allah'a itaatli olanlar ise ödüllendirileceklerdir. Bu, son derece açık bir gerçektir. Ve böylece din günü, iman etmeyenlerin büyük bir yanılgı içinde oldukları ortaya çıkacaktır.
İman etmeyen kişiler, dünyada yaptıkları davranışlardan sorumlu olduklarını kabul etmeyerek hesap gününü hatırlamak istemezler; bunun sonucu olarak da öncelikle ölümün çok yakın olduğunu akıllarından çıkarmaya çalışırlar. Hatta bu konuda alaycı konuşmalar, espriler yaparak konunun ciddiyetini hafifletmek için uğraşırlar. Çevrelerindeki insanlara ölümün çok uzak, bunu düşünmenin ise gereksiz olduğu yönünde mesajlar verirler. Ancak ne kadar unutmak isteseler de ölüm kesin bir gerçektir ve Allah Kuran'da bu konuda şöyle bildirmektedir:
De ki: "Elbette sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, şüphesiz sizinle karşılaşıp-buluşacaktır. Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de bilen (Allah)a döndürüleceksiniz; O da size yaptıklarınızı haber verecektir." (Cuma Suresi,
Bu insanlar ölümü düşünmek istemedikleri gibi dirilişi de yakın bir gerçek olarak görmezler. Kuran'da onların bu tür alaycı tavırlarından örnekler verilmiştir:
O kimse ki, anne ve babasına: "Öf size, benden önce nice nesiller gelip geçmişken, beni (diriltilip) çıkarılacağımla mı tehdit ediyorsunuz?" dedi. O ikisi (anne ve babası) ise Allah'a yakararak: "Yazıklar sana, iman et, şüphesiz Allah'ın va'di haktır." (derler; fakat) O: "Bu, geçmişlerin masallarından başkası değildir" der. (Ahkaf Suresi, 17)
Dediler ki: "Biz kemikler haline geldikten, toprak olup ufalandıktan sonra mı, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?"
De ki: "İster taş olun, ister demir."
"Ya da göğüslerinizde büyümekte olan (veya büyüttüğünüz) bir yaratık (olun)." Bizi kim (hayata) geri çevirebilir" diyecekler. De ki: "Sizi ilk defa yaratan." Bu durumda sana başlarını alaylıca sallayacaklar ve diyecekler ki: "Ne zamanmış o?" De ki: "Umulur ki pek yakında." (İsra Suresi, 49-51)
Kuran ahlakını yaşamadıkları için gerçekleri kavrayamayan bu insanların, ayette de belirtildiği gibi diriliş hakkındaki bu akıldışı sorularına karşı en güzel cevaplar Kuran'da şu şekilde bildirilmiştir:
İnsan, onun kemiklerini Bizim kesin olarak bir araya getirmeyeceğimizi mi sanıyor? Evet; onun parmak uçlarını dahi derleyip-(yeniden) düzene koymaya güç yetirenleriz. (Kıyamet Suresi, 3-4)
İnsan, Bizim kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmüyor mu? Şimdi o, apaçık bir düşman kesilmiştir. Kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek verdi; dedi ki: "Çürümüş-bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş?" De ki: "Onları, ilk defa yaratıp-inşa eden diriltecek. O, her yaratmayı bilir."(Yasin Suresi, 77-79)
İman Etmeyenleri Bekleyen Son
İman etmedikleri için, ölümden sonraki yaşamlarında sonsuz azapla karşılık göreceklerini anlayamayan insanlar, sadece geçmişte değil her dönemde bulunabilmektedir. Bu insanlar çoğu zaman dini değerlere karşı saygıya uygun olmayan tavırlar sergileyebilmekte, olaylar karşısında verdikleri tepkilerle, hatta yaptıkları esprilerle insanların bilinçaltlarını dini değerler konusunda olumsuz yönde etkilemeye çalışabilmektedirler.
İnsanı ve yeryüzündeki canlı cansız tüm varlıkları yaratan Allah'tır. Her insan Allah'ın Kuran ile bildirdiği din ahlakını yaşamakla yükümlüdür. Bazı insanların bu gerçeği kabul etmiyor olmaları, onları bu sorumluluktan kurtarmaz. Çünkü "din günü" geldiğinde her insan dünya hayatında yaptıklarının karşılığını eksiksiz olarak mutlaka görecektir. İman etmeyen bir kişinin yaptıklarının sonucunda karşılaşacağı azap ise dünyadaki hiçbir acı ile kıyaslanamayacak derecede şiddetli ve sürekli olacaktır. Kuran'da bu insanların durumu için şu şekilde bildirilmektedir:
Dinlerini bir oyun ve eğlence (konusu) edinenleri ve dünya hayatı kendilerini mağrur kılanları bırak. Onunla (Kuran'la) hatırlat ki, bir nefis, kendi kazandıklarıyla helake düşmesin; (böylesinin) Allah'tan başka ne bir velisi, ne bir şefaatçisi vardır; her türlü fidyeyi verse de kabul olunmaz. İşte onlar, kazandıkları nedeniyle helake uğrayanlardır; küfre saptıklarından dolayı onlar için çılgınca kaynar sular ve acıklı bir azap vardır. (En'am Suresi, 70)
İman Etmeyenlerin Kıyamet Günündeki Durumları
Kıyamet günü insanların tümünün gerçeği açıkça gördükleri andır. İman etmeyen bir insan, karşılaşacağına asla inanmadığı, hatta bu inançsızlığının sonucunda sürekli reddettiği ve hayatı boyunca düşüncesinden kaçtığı ahiret gerçeği ile artık karşı karşıya kalacaktır. Dünyadaki yanılgısının sonucunu görecek, geri dönüş çareleri arayacak, ama bir sonuç elde edemeyecektir.
Kıyamet günü tüm insanlar, "kabul etseler de, kabul etmeseler de" Allah'ın Kuran'da bildirdiği o güne ait olayların hepsini yaşayacaklardır. Sur'a üfürülüşün ardından, benzeri görülmemiş olaylar meydana gelecek, yer ve gök paramparça edilecek, tüm insanlar yeni bir yaratılışla tekrar diriltilecektir. O gün iman etmeyenler ile iman edenlerin kesin bir ayrılışla ayrılacakları, ebedi yurtlarına sevk edilecekleri gündür. Bu gün yeniden yaratılan gök ve yer artık ebedi hayata ait olan mekanlardır. Her insan tek başına Yüce Allah'ın huzuruna çıkarılacak, O'nun karşısında dünya hayatı boyunca yaptıklarının hesabını en küçük ayrıntısına kadar verecektir. Kuran'da kıyamet günü gerçekleşecek olaylar detaylı olarak şu şekilde bildirilmiştir:
Sur'a üfürüldü; böylece Allah'ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde olanlar çarpılıp-yıkılıverdi. Sonra bir daha ona üfürüldü, artık onlar ayağa kalkmış durumda gözetliyorlar.
Yer, Rabbinin nuruyla parıldadı; (orta yere) kitap kondu; peygamberler ve şahidler getirildi ve aralarında hak ile hüküm verildi, onlar haksızlığa uğratılmazlar. Her bir nefse yaptığının tam karşılığı verildi. O, onların işlediklerini daha iyi bilendir.
İnkar edenler, cehenneme bölük bölük sevk edildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cehennemin) bekçileri dedi ki: "Size Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugünle karşılaşacağınızı (söyleyip) sizi uyaran elçiler gelmedi mi?" Onlar: "Evet." dediler. Ancak azap kelimesi kafirlerin üzerine hak oldu.
Dediler ki: "İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından (içeri) girin. Büyüklüğe kapılanların konaklama yeri ne kötüdür."
Rablerinden korkup-sakınanlar da, cennete bölük bölük sevk edildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cennetin) bekçileri dedi ki: "Selam üzerinizde olsun, hoş ve temiz geldiniz. Ebedi kalıcılar olarak ona girin."
(Onlar da) Dediler ki: "Bize olan va'dinde sadık kalan ve bizi bu yere mirasçı kılan Allah'a hamd olsun ki, cennetten dilediğimiz yerde konaklayabiliriz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir. Melekleri de arşın etrafını çevirmişler olarak Rablerini hamd ile tesbih ettiklerini görürsün. Aralarında hak ile hüküm verilmiştir ve: "Alemlerin Rabbine hamd olsun" denilmiştir. (Zümer Suresi 68-75)
Görüşün keskinleşeceği o gün öğüt almayıp, iman etmeyenler sonsuza kadar kalacakları cehenem hayatına sürükleneceklerdir. Ayetlerde bildirilen sonsuz cehennem azabıyla karşılaşmak istemeyen insanların yapması gereken ise, bir an önce Allah'ı gerektiği gibi tanıyıp takdir etmek ve Kuran'da bildirilen güzel ahlakı eksiksiz olarak yaşamaya başlamaktır.
İman edenler o gün Allah'ın kendilerine vaat ettiğine kavuşmanın rahatlığı içindedirler. Allah'ın hoşnutluğunu kazanmış olmanın huzuruyla, Yüce Rabbimiz'den bir lütuf olarak, Allah'ın dilemesiyle kendileri için hazırlanmış olan cennete gireceklerdir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|