Peygamberimiz, hazır bulduğunu yerdi. Yemek seçmez ve sipariş vermezdi.
En çok sevdiği yeme şekli ise, en çok kimsenin birlikte yemesiydi. Çünkü Allah Teâlâ, topluluk hâlinde yemek yenilmesini severdi. (Ebu Ya'lâ, Taberanî)
Yemeğe başlarken Besmele okurdu ve bunu herkese önemle tavsiye ederdi. Çünkü Besmele okumak, nimeti tüketirken onun sahibi olan Allah Teâlâ'dan izin istemektir.
Yemeğin sonunda da Allah Teâlâ'ya şükrü ifade eden, nimetin devam etmesini ve ziyadeleşmesini dileyen kısa duâlar yapardı.
Yeme tarzı sade ve mütevaziydi.
Bu konuda şöyle derdi: "Ben bir abdım. Onun için abd gibi oturur ve abd gibi yerim." (Abdurrezzak, Ebu Ya'lâ)
Peygamberimiz, o dönemdeki Arapların âdetine uyarak parmaklarıyla yerdi. Yerken elini tabakta gezdirmez, lokmayı önünden alırdı.
Elenmemiş arpa unundan yapılan ekmeği de, Hz. Osman'ın kendisine ikram ettiği paluze'yi de yemiştir. (Paluze, buğday unu, yağ ve bal karıştırılarak yapılan bir yemektir.)
Fakat çevrenin çoğunluk nüfusu gibi, en çok hurma, süt ve su ile geçinmiştir. Bu gıdalara "tayyibler" derdi.Bulunan sebze ve meyveleri de yerdi. Kavunu iyice tatlandırmak için, şeker ve hurmayı ona katık yapmıştır. Kabak yemeğini sever ve, "Kabak ağacı, kardeşim Yûnusu örten ağaçtır." derdi. (Müslim, Nesaî) Bazı rivayetlere göre, kabağın kalbe faydası olduğunu da söylemiştir.
Bir gün sağ avucundaki hurmaları yer, çekirdekleri sol avucunda toplarken, yakından bir keçinin geçtiğini görmüş ve çekirdekleri göstererek onu yanına çağırmıştır. Keçi gelince de, kendisi sağ avucundan hurmaları, keçi de sol avucundan çekirdekleri yemiştir.
Câbir (ra) şöyle demiştir: "Peygamberimiz, birkaç ashabıyla birlikte evimize gelmişti. Biz kendisine bir keçi kestik. Eti önüne koyduğumuzda, bize duyuracak şekilde, yanındakilere: 'Bunlar sanki et sevdiğimizi bilmişler. Dünya ehlinin de, cennet ehlinin de en üstün yemeği ettir.’ buyurdu." (Tirmizî, İbnu Mâce)
Sakatatı sevmezdi. Av etini yerdi, fakat (merhameti el vermediği için) kendisi avlanmazdı. (Tirmizî)
Soğan, sarımsak ve pırasa yemezdi. (Mâlik)
Haram, zararlı ve kötü kokulu olmayan her hangi bir yemeği, yemese de, kötülemezdi. Bir gün kendisine kızartılmış keler ikram edilince şöyle demiştir: "Ben buna haram demem. Fakat bizde bunu yemek âdet değildir. Onun için ben kendim yemem." (Müttefekun aleyh) Yemekten geriye az bir şey kalırsa, onu yer ve "Yemeğin bereketi son lokmasındadır." derdi. (Beyhakî)
Parmakları yağlanmışsa, onları iyice yalar, sonra ellerini yıkardı. (Ebu Ya'lâ)
Su ve sütü üç nefeste içerdi. Her nefesin başında Besmele okur, sonunda da hamd ederdi. (Müslim, Taberanî)
Kabın içine teneffüs etmezdi. (Hâkim)
İçtiğinden yanındakilere de verince, önce sağında olana verirdi. Solundaki ikrama daha lâyık ise, sağdakinden izin ister, ondan sonra buna verirdi. (Müttefekun aleyh)
Evde, gerekirse yemeğini kendisi alıp getirirdi. (Ebu Dâvûd)
KAYNAK:
İHYÂ-U ULÛMİDDİN