Peygamberimiz, insanların en fasih (fesâhatli) ve en tatlı sözlü olanıydı. Düzgün konuşmanın önemini belirtir ve kendisini örnek göstererek, "Ben Arapların en fasih konuşanıyım." derdi. (Taberanî)
Aişe (ra)’a şöyle demiştir:
"Peygamberimiz, sizin gibi uzun ve fasılasız konuşmazdı. O kısa ve aralıklı konuşurdu; kelimeleri ipliğe dizilen inciler gibi tane tane söylerdi. (Müttefekun aleyh) Bu sebeple, isteyen onun sözlerini rahatlıkla ezberleyebilirdi." (Taberanî)
Sesinin tonu yüksek, vurgusu kuvvetli, nağmesi güzeldi. (Tirmizî, Nesaî) Uzunca susar ve ihtiyaç olmadıkça konuşmazdı. (Tirmizî) Konuşunca da günah veya çirkin olan bir söz söylemezdi. Razı olduğu veya kızdığı kimseler hakkında abartılı konuşmazdı. Ne kimseyi fazla över, ne de haksızca eleştirirdi. (Ebu Dâvûd, Hâkim)Eleştirilerini şahıslara yöneltmez, prensipler ve usûller şeklinde açıklardı.
Konuşmaları dinler, fakat onlara yalan veya gıybet karıştırılırsa yüz çevirirdi. Söylediklerini duyarak ve ciddî bir tavırla nasihat ederdi. (Müslim)
Başına bir musibet geldiği zaman havl ve kuvvetinden teberri ederek Allah Teâlâ'ya sığınırdı.
Her hangi bir konuda hakkın dışına çıkmaktan şiddetle çekinir ve şöyle duâ ederdi:
"Allah'ım! Bana hakkı hak olarak göster ve ona uymayı nasip et. Bâtılı da bâtıl olarak göster ve ondan sakınmayı nasip et. Senin hidayetinden mahrum kalıp bunları birbirine karıştırmaktan ve bu konularda nefis ve hevesime uymaktan beni koru. Nefis ve hevesimi kendine itâat ettir. Beni imtihan etmeksizin razı olduğun şeyi benden al. İhtilâf edilen konularda hak olana izninle beni hidayet et. Hiç şüphesiz sen, dilediğini doğru yola hidayet edersin." (Müslim)
KAYNAK:
İHYÂ-U ULÛMİDDİN
|