|
|
|
Tarikat ıstılahında rabıta, dini bakımdan doğru kabul edilen bir yorum ile üç şekilde mütalaa edilmektedir:
1: Rabıta-i Huzur
2: Rabıta-i Mevt
3: Rabıta-i Mürşid
Rabıta-i Huzur: Bu tür rabıta, müridin kalbini tam bir sevgi ile Allah (CC) Hz.leri’ne bağlamasıdır. “Her ne kadar sen O'nu (CC) görmüyorsan da, O (CC), seni görmektedir. Ve her nerede olursanız olun, O (CC), daime sizinle beraberdir.” şeklinde devamlı düşünmek ve ihsan üzere olmaktır. Üç şekilde alınan rabıtaların en kıymetlisi budur.
Rabıta-i Mevt: “Ölmeden evvel ölünüz.”; “Ahirette hesaba çekilmeden önce, bu dünyada kendinizi hesaba çekiniz.”; “Dünyada sanki bir yolcuymuş veya bir garipmiş gibi yaşa.” “Dünyada kendini ölülerden say.” Hadis-i Şerif’lerinde ifade edilen manalara uygun olarak müridin kalbini ölüme, kabire, kıyamet ve ahirete bağlaması, bunların şiddeti ve korkunçluğunu düşünmesi ve böylece nefsinin kötülüğe yönelik eğilimlerini engellemeye çalışmasıdır.
Rabıta-i Mürşid: Ellerinde bir delil bulunmadığı halde, Ehlullahın kemal ve feyzinden nasipsiz bazı alimlerin, çoğu taklitçi ve bilgisiz bazı kimselerin karşı çıktığı rabıta türü budur. Bu da müridin kalbini Allah (CC) Hz.leri’nin Paygamberlerinden (AS) birine, veya O'nun (CC) veli kullarından bir veliye veya mürşide veya şeyhine bağlanmasından ibarettir. Böylece bütün sevgi ve samimiyetle kalbini bunlardan birine bağlayan mürid: “Ey İman edenler! Allah'tan (CC) korkun ve sadıklarla beraber olun.”[1] Ayet-i Celile’sinde emredilen şekliyle onların meclislerinde, kendisini sanki onlarla bir arada, yüz yüze ve diz dizeymiş gibi hisseder. Çünkü sevgi ve muhabbet, kalbin sevgilinin kalbine yönelmesi ve meyletmesi, devamlı onunla meşgul olmasıdır. Sevgi de sevgilinin dışındaki her şeyi yakıp yok eden bir ateştir.
Kendisini şeyhine Hz. Peygamber (SAV) Efendimiz’e veya Cenab-ı Hakk’a (CC) gerçek manada bağlayan, onlarla kalbi ve manevi bir irtibat kuran salikin rabıtası gerçekleştiği zaman, rabıta eden ve edilen arasında bir sevgi meydana gelir. Cenab-ı Hakk’a (CC) vuslat konusunda, onlardan şefaat, himmet ve yardım dileyerek delalet temenni eder. Böylelikle masiyet ve kötülüklerden uzaklaşmaya gayret eder. İşte gerçek rabıta budur. Allah (CC) Hz.leri’ni, Resulü Hz. Muhammed Mustafa (SAV) Efendimiz’i ve veli kullarını seven mü'minlerin onlara yönelik bir sevgi rabıtası vardır. Hz Peygamber (SAV) Efendimiz’in ve Ashab’ının (RA) hayatında bunu görmek mümkündür. Namazda otururken tahiyatta, kalbine Hz. Peygamber (SAV) Efendimiz’i ve O’nun (SAV) müberek şahsını görür. “Esselamü Aleyke Eyyühehnebiyyü” de sanki Hz Peygamber (SAV) Efendimiz’e ulaştığını ve O’nun da (SAV) selamına Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz’in karşılık verdiğini düşünür.[2]
Bu sebeple rabıta yolunu benimseyen tarikatlara “Aşk ve Muhabbet Tarikatı” ve bu alakaya da “mensubiyet” adı verilmiştir. Gerçek manada Hz Peygamber (SAV) Efendimiz’e tabi olanlara dua ve niyaz kastıyla salat ve selam getirmek caiz olduğu gibi rabıta etmek de caizdir. Muhakkak rabıta ve muhabbet, Resulüllah (SAV) Efendimiz’e ulaştırıcı bir vasıta ve O'nun (SAV) manevi mirasçılarına uymayı sağlayan bir yoldur.[3] Nitekim Cenab-ı Hakk (CC) Hz.leri: “De ki: ‘İşte benim yolum budur. Allah'a (CC) basiretle davet ederim. Ben ve bana uyanlar da böyledir’.”[4] Bu Ayet-i Kerime’de Cenab-ı Hakk (CC), davet ve irşad konusunda, Hz Peygamber (SAV) ile manevi mirasçılarını müşterek kabul ettiği açıkça anlaşılmaktadır.
Gerek hayatlarında gerek vefatlarından sonra, Peygamberler (AS) veya velilerden, Mürşid-i Kamil’lerden birini hatırlamak, düşünmek veya ruhaniyetlerini kalbinde tahayyül ederek, kalbi bir rabıta ile onlara sevgi duymak, onlardan feyz almak, yardım talebinde bulunmak dinen doğrudur ve oldukça da güzel ve semereli bir harekettir. Ve lazım olan bir uygulamadır. Zira Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz bu hususta şöyle buyurur: “Darda kaldığınız ve sıkıntıya düştüğünüz zaman ehli tasarruf sahibi kabir ehlinden yardım taleb ediniz.”[5]
Zikreden kimsenin, zikrederken şeyhini hayalinde canlandırması ve O’nun (CC) huzurundaymışçasına zikretmesi, zikrin tesirini artıran en önemli edeblerden biridir.[6]
Zikrullahın ve zikir meclislerinin fazileti babında şöyle bir nakil yer almaktadır: Zikredenlerin etrafından dönen, meleklere Cenab-ı Hakk (CC) şöyle hitabeder: “Sizi şahid tutarak söylüyorum ki, onları (zikredenler) affettim muhakkak ki onları bağışladım.”[7]
Rabıtanın üçüncü şekli, müşahede makamına ulaşmış, Cenab-ı Hakk’ın (CC) zâtî sıfatlarının hakikatına ermiş olan şeyhlere yapılan rabıtadır. “Görüldükleri zaman Allah (CC) Hz.leri’ni hatırlatırlar.” Hadis-i Şerifi gereğince, görenlere Cenab-ı Hakk’ı (CC) hatırlatır ve zikrin faydasına ulaştırırlar. Kendileriyle sohbet, Cenab-ı Hakk’la (CC) sohbet lezzeti verir.[8]
Düşünceye arız olan fikirleri defetmek için mürşide rabıta etmek güzel olduğu gibi, namaz kılarken de, Peygamber (SAV) Efendimizi ve velilerden birini hatırlamak ve onları düşünmek, namazın huzur ve huşuuna mani, dünyevi duygular ve düşüncelerden kurtulmak maksadıyla yapılırsa, caizdir.[9]
İbni Abbas (RA) Hz.leri, tahiyatta “Esselamü Aleyke Eyyühennebiyyü” derken, kalb gözleri önünde Hz. Peygamber (SAV) Efendimiz’i canlandırdı. Kendisini, Hz Peygamber (SAV) Efendimiz’e öylesine bağlamaya vermişti ki, aynaya baktığı bir gün kendisini değil, Hz. Resulüllah (SAV) Efendimiz’i görmüştü.[10]
İnsanları Allah (CC) Hz.leri’ne, Peygamberlere (AS) ve velilerine (RA) götüren rabıtadan daha kestirme bir yol yoktur.[11] Manevi terakki ile istifade için kalbi şeyhe bağlamak, onunla manevi bir alaka ve yakınlık içinde bulunmak en önemli unsurlardan biridir. Aksi halde mürid, halvetin semeresini elde edemez.
Bunların verimliliği için rabıta vazgeçilmez bir bağdır.[12] Tarikat telkini ve intisab merasiminin sırrı, tarikata girenin silsile yoluyla Allah (CC) Hz.leri’ne ve Resulü Hz. Muhammed Mustafa (SAV) Efendimiz ile bağlantı kurmasıdır. Aradaki kalbî irtibat ve silsile sayesinde Hz. Peygamber (SAV) Efendimiz’e, oradan da Cenab-ı Hakk (CC) Hz.leri’ne ulaşır. Silsileye intisab ile dahil olmayan kimse onlardan sayılmaz. İntisablı olmayanlara, Evliyaullahın (RA) ruhaniyyetinden bir cevap verilmez. Tarikatla sahih bir nesebe sahib olmayan kimse, yitik sayılır. Bu konuda Meşayih-ı Kiram (RA) icma etmiştir.[13] Kamil bir şeyhe duyulan sevgi ile onun sohbet ve hizmetinde bulunmaktır. Öyle ki, mürid şeyhine asla itiraz etmemeli, hiç bir emrine karşı çıkmamalıdır.[14] Hakikatte Allah (CC) Hz.leri’ni anlatan şeyhlerin söyledikleri, insanlara anlatmak istedikleri Allah (CC) Hz.leri ve O’nun sözlerinden başka söz değil de nedir? O halde durup düşünmek ve ona göre davanmak lazımdır.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|