((¯`» ﷲ ﷲ ((¯`» ﷲ ﷲ WwW.gulcemaat.Tr.Gg ﷲ ﷲ «´¯)) ﷲ ﷲ «´¯))
  KİBİR
 


Sual: Kibretmekle, ucub etmek birbirine çok benziyor. Birinin diğerinden farkı nedir?

CEVAP

Kibir, kendini başkasından üstün göstermek, ucub ise, kendini başkasından üstün bilmektir. Hiç kimsenin bulunmadığı yerde insan ucub sahibi olabilir; fakat kibirli olamaz. Çünkü insan, kimse olmasa da kendini ve işini beğenebilir; fakat kimse olmadığı için, kendini büyük gösteremez, kibirlenemez.

Ucub, yaptığı iyi işler sebebiyle kendini beğenmektir. İnsan, kendini beğenince, başkalarından üstün görebilir. Bu üstün görme işi de, kibirdir. Ucubdan kibir doğar.

Bir örnek: Bir kadın, evinde güzel bir dantel işledi. Bir marangoz güzel bir masa yaptı. Bir ressam güzel bir tablo çizdi. Bunlardan birinin, yaptığı eserlere bakıp da beğenmesi, ne maharetli kimseyim, benim gibi kaç kişi çıkar diye övünmesi ucub olur. Eğer yanında başkaları da varsa, bakın bendeniz (!) veya üstadınız neler yapabiliyor diye, büyüklenerek onlara sanatını göstermesi kibir olur. Ucbu onu kibre sürüklemiş oluyor.

Kibirden kurtulmak için tevazu sahibi olmaya, ucubdan kurtulmak için de minnet ehli olmaya çalışmalıdır!

Diyelim ki bir kimsenin hitabeti güzeldir. Bundan dolayı kendini beğenir, yani ucbeder. Minnet, nimete kendi eliyle değil, Allahü teâlânın lütfuyla kavuştuğunu düşünmektir. Hitabet güzelliğinin, Cenab-ı Hakkın bir lütfu olduğunu düşünen, kendini beğenemez.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Üç şey insanı felakete götürür: Hasislik, nefse uymak, ucub sahibi olmak.) [Beyheki]

Bir kimsenin ucub sahibi olup olmadığı şu alametlerden belli olur. Ucublu kimsenin vasıfları:

1- Kibirlidir,

2- Günahlarını unutur,

3- Allahü teâlânın azabını unutur,

4- Büyüklerden istifade edemez, âlimlerin sohbetinden mahrum kalır,

5- Kimseye danışmaz, istişare etmez.

İnsanı kibre düşüren ucubdur. Ucub ise, ilim, ibâdet, yakınlarının çokluğu gibi sebeplerle kendini beğenmektir. Bunların Allahü teâlânın lütfu olduğunu bilen, ucba düşmez, dolayısıyla kibirlenmez.

İslam âlimleri buyuruyor ki:

En kötünüz mescidden çıksın denilse, benden önce kapıya çıkan olmaz. Ancak daha hızlı koşan olursa onu bilmem. (Malik bin Dinar)

Başkanlığı, emir vermeyi seven, iflah olmaz. (Fudayl bin İyad)

Kendinden daha kötü kimsenin bulunduğunu zanneden kibirlidir. (Bayezid-i Bistami)

Bir menkıbe: Benî İsrail’den bir fasığın kötülüğünü duymayan kalmamıştı. Soylu bir âbid de ibâdetiyle şöhret bulmuştu. Kötü kimse, bu âbidin yanından geçerken, (Gideyim, şu âbidin yanına oturayım, belki Allahü teâlâ onun hürmetine beni affeder) diye düşündü. Gidip âbidin yanına oturdu. Âbid ise, üzerinde bulutun gölgelendirdiği bir zat olduğu için, üstünlüğüyle böbürlenip, (Bu fasık, benimle niye oturuyor?) diyerek, oradan kalktı. Fasık da çekip gitti; fakat âbidin üzerindeki bulut, fasıkla beraber gitti. Allahü teâlâ zamanın Peygamberine, (Allah insanların niyetlerine göre muamele eder. Fasığın yaptıklarını iyi niyetinden dolayı affettim. Âbidin yaptıklarını da kibri sebebiyle yok ettim) diye vahyetti. Âbidin, imanlı fasığı hakir, yani aşağı görmesi felaketine sebep oldu.

 

Gözler yaşarmadıkça, gönülde gökkuşağı oluşmaz (İmam-ı Gazali

 

 
  gulcemaat.tr.gg  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol